Ankara Barosu Başkanı Köroğlu’ndan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi Üyeleri Hakkındaki Suç Duyurusuna Tepki: “Bu Çok Açık Bir Anayasadır…
Haber: EREN CESUR / Kamera: ÜNAL AYDIN
Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu; Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasına tepki gösterdi. Köroğlu, “Yargılamayı kim yapacak? Anayasa Mahkemesi Yargıtay sıfatıyla bunu yapacak. Yani Anayasa Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi üyelerini yargılayacak. Peki bunun toplantı yeter sayısı var mı? O karara karşı imza atan üyeleri görevden alınca toplanabiliyor mu? Hayır, Yargıtay üyeleri bunu bilmiyor mu? Anayasanın kuruluş kanununu bilmiyor mu? Biliyorlar. Demek ki istiyor. Yargı çözemeyeceği düğümü atmamalı ama şu anda içeride bir çaba var. Kimin kiminle ne için kavga ettiğini bilmiyoruz ama yargı üzerinden bir hesaplaşma var gibi görünüyor. Bu çok açık bir şekilde Anayasa Mahkemesini ve Anayasayı tasfiye etme girişimidir.Bunu başka yere sürüklemenin anlamı yok.Bunun üstünü kapatamazsınız.Başka bir şey söyleyerek kılıf bulamazsınız.Böylece arka plan ortaya çıkar. ‘Anayasa Mahkemesini yeniden yapılandırmalı ve kaldırmalıyız’ “onu yaratmaya çalışamazsınız, yaratmaya çalışmamalısınız” diye açıkladı.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi dün, Anayasa Mahkemesi’nin TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki “seçilme hakkı” ile “kişi hürriyeti ve güvenliği” haklarının ihlal edildiği yönündeki kararına uyulmaması gerektiğine karar verdi. Daire, ihlal kararına olumlu oy veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında “yargı aktivizmi” yapmakla suçlanarak suç duyurusunda bulundu. Bakanlık, Atalay’ın milletvekilliğinden çıkarılma sürecinin başlatılması yönündeki kararı da TBMM Başkanlığı’na gönderdi.
Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu; ANKA Haber Ajansı, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasını değerlendirdi. Köroğlu, kararla ilgili şunları söyledi:
“CAN ATALAY’IN YENİDEN YARGILANMA SÜRECİ BAŞLATILMALI AMA HIZLA CEZAEVİNDEN ÇIKARILMASI, MECLİS’TE YEMİN ETME VE GÖREVE BAŞLAMALI”
“Öncelikle bizi bu noktaya getiren Şerafettin Can Atalay karar belgesi, Anayasa Mahkemesi’nin daha önce Enis Berberoğlu, Ömer Faruk Gergerlioğlu kararındaki milletvekili dokunulmazlığına ilişkin içtihadıyla aynı niteliktedir. Orada haklar konusunda Anayasa’nın 14’üncü maddesinde bir belirsizlik bulunduğunu, milletvekilinin Meclis’te yer alması gerektiğine dikkat çekerek, bu belirsizliğin temel hak ve özgürlükleri kısıtlayacak şekilde yorumlanamayacağını ifade etti. Yargı bu şekilde karar vermesine rağmen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve ardından Yargıtay, Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayacaklarını açıkça belirterek bu noktaya gelindi. Anayasa Mahkemesi kararındaki hak ihlali tespiti doğrultusunda Can Atalay hakkında yargılama sürecinin başlatılması ancak bir an önce cezaevinden çıkması, Meclis’te yemin etmesi ve göreve başlaması gerektiği belirtildi.
“YARGI ÇÖZEMEYECEK BİR DÜĞÜM BAĞLAMAMALI AMA ŞU ANDA İÇERİDE BİR MÜCADELE VAR”
Burada tuhaf olan şu: Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında “Ben bu karara uymuyorum ve suç duyurusunda bulunuyorum” dedi. Kararı kim verecek? Anayasa Mahkemesi, Yüce Divan sıfatıyla bunu yapacaktır. Yani Anayasa Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi üyelerini yargılayacak. Peki, bu nedenle yeterli çoğunluk var mı? Bu karara karşı imza atan üyeleri çıkardığınızda toplanabilir mi? Hayır. Yargıtay üyeleri bunu bilmiyor mu? Anayasanın kuruluş kanununu bilmiyorlar mı? Biliyorlar. Bu, bir düğüm oluşturmak istedikleri anlamına gelir. Yargı çözemeyeceği düğümü atmamalı ama şu anda içeride bir mücadele var. Kimin kiminle ne için kavga ettiğini bilmiyoruz ama yargı üzerinden bir hesaplaşma var gibi görünüyor. Bu noktadan sonra yapılabilecek hukuki şeyler aslında bellidir. Mesela Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı bir açıklama yaptı ve bugün Yargıtay üyelerine yönelik disiplin işlemlerini yürütmek üzere Yüksek Disiplin Dairesi kurulacak. Kurula itiraz edeceğini söyledi. Bugün biz de ‘yargı kararını uygulamıyorum’ diyerek Anayasa’yı tasfiye etmeye çalışan, Anayasa’ya uymayan Yargıtay üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunduk. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulunuyoruz. “Yarın Ankara Adliyesi’nden başlayarak uzun bir alanı yürüyeceğiz ve ardından Anayasa Mahkemesi karşısındaki parkta açıklama yaptıktan sonra Anayasalarımızı terk edip başvurup öğrenmemiz gerektiğini Yargıtay’a hatırlatmak istiyoruz. Anayasa.”
“ÇOK NET, KARARLI VE CESUR ADIMLARLA BİR YERDE YARGIYI TEMİZLEYECEĞİZ”
Köroğlu, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin suç duyurusunda bulunduğu Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkındaki kararın yine “Yargıtay” sıfatıyla Anayasa Mahkemesi üyeleri tarafından verileceğini belirtti. Mahkeme” dedi ve şöyle devam etti:
“Açıkçası kimin, nasıl cevap vereceği pek umurumda değil, çünkü kanunun işlemesini istiyorum. ‘Ne yaparsam yapayım bu yanına kâr kalır’ düşüncesinden bu ülkede herkesin kurtulması gerektiğine inanıyorum. Herkes üstlendiği misyonun, aldığı kararın sorumluluğunu taşımalı ve bununla yüzleşmelidir. Çünkü biz bunu yapmadık. “Bugün yargı artık artık yargıyla ilişkilendirilecek noktaya geldi. bir sürü çürüme, bir sürü yolsuzluk, bir sürü yanlış şey. Artık deniz bitti. Onun için çok net, kararlı ve cesur adımlarla bir şekilde yargıyı temizleyeceğiz.”
“BU ÇOK AÇIK BİR ANAYASA MAHKEMESİ VE ANAYASAYI TASFİYE ETME GİRİŞİMİDİR”
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Can Atalay’ın tutukluluğuna “hak ihlali” gerekçesiyle karar veren Anayasa Mahkemesi üyelerini suçladığı “yargı aktivizmi” kavramıyla ilgili Köroğlu, şunları söyledi:
“Hukukçuların kavramları birbirine karıştırmaması gerekiyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi, esas denetimi ve yerindelik denetimi yaptığını söyledi. Kararında Yargıtay 3. Ceza Dairesi de karar verdi. dedi ama yerindelik denetimi dediğiniz şey idare hukuku ve idari yargının bir kavramıdır ve orada kullanılıyor, orada kullanıyorsunuz, anayasa yargısında kullanamazsınız, Anayasa Mahkemesi yerindelik denetimi yapamaz diyemezsiniz. Anayasa Mahkemesi denetleyecek mi, hak ihlali olup olmadığını kontrol ederken ‘Burada şekilsel anlamda bir şeyler ters gidiyor’ mu diyecek? Elbette hakkın özüne ilişkin bir değerlendirme yapacak. Aktivizm dedikleri kavram. sanki Anayasa gibi bir kavram kullanmaya çalışıyorlar burada, sanki mahkeme bir hukuksal denetimden ziyade, konuya başka bir taraftan yaklaşmış gibi bir kavram kullanmaya çalışıyorlar ama elma ile armudu karıştırmayalım, kavramları gerçek yerinde kullanalım. Bu açıkça Anayasa Mahkemesini ve Anayasayı tasfiye etme girişimidir. Bunu başka bir yere sürüklemenin anlamı yok. Bunu da örtbas edemezsiniz. Başka bir şey diyerek kapak bulamazsınız. Bu şekilde ‘Anayasa Mahkemesi’ni yeniden yapılandırmalıyız, kaldırmalıyız’ zeminini oluşturmaya çalışamazsınız, çalışmamalısınız.”
Mustafa Köroğlu, bu kararın ardından Ankara Barosu ve avukatların ne yapacağına ilişkin şu hususlara dikkat çekti:
“Ankara Barosu yüz yıldır olduğu gibi hukukun geçerli olması, hukukun üstünlüğünün varlığının sağlanması ve bu ülkede yaşayan vatandaşların hukuka olan inancının canlı tutulması için çaba göstermeye devam edecektir. O nedenle bugün başlattığı süreci sürdürecek. Yarın Türkiye’nin dört bir yanından baro liderleri ve avukatlarla buluşacak. Meslektaşlarıyla birlikte yürüyecek, sonra yansımasını gösterecek, eylem sürecini gösterecek, ortaya koyacak.” Yargının hukuk tarihine koyduğu bu kara lekenin bir daha yaşanmaması için gösterdiği çabanın altını çizdi.